ne çok şey anlattık şimdiye kadar, ne çok hararetli konuşma geçti içki masalarında ve ne çok sevgi paylaştık gözlerimizin içindeki saflıkla.. kelimeler hep yardımımıza koştu. biz doğmadan önce bu evrene düşmüştü kelimeler. biz onları kullandık, onlar da bizleri ..
oğuz atay’ında tutunamayanlardaki en güzel tasviridir, kelimeler ve yalnızlık..’ kelimeden önce yalnızlık vardı. ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık… kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenemeden önce başladı. kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde eriyip kayboldu. yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.’
kelimeler sağır dostumuz yalnızlığı bile anlatacak kadar çok olmadı.
acılarımızı anlatmak istedik,en içten gülüşümüzü bağırmak istedik kelimelerle.. kitaplarda altı çizilen önemli şahsiyetler için göz alıcı kelimeler seçildi. ama bizleri anlatmak için hiçbir zaman uygun bir kelime seçilemedi.
ilkbahardaki papatya kokusunu anlatmak istedik onlarla, buram buram hüzün kokan hayatları korumak istedik. hissedilenlerin yanında hep kötürüm kaldılar …
tükettiğimiz kelimelerin yerine hep şeyleri kurcaladık.boşlukları hep anlamsız şeylerle doldurduk.en sonunda o anlamsız şeylerin arasında kaybolduk.
hayata ait ve hayatta bırakacağımız kelimeleri, bir filozofun dilinden öğrenemedik.
kelimelerle haykıramadık kırgınlıklarımızı, kusmak istediklerimizi…
hayat bizi kelimeleriyle doyuramadı!...
2 Kasım 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder